indiaaaa

Tuesday, April 25, 2006

Ollleeeyyy

My dearest dearest friends and family..

I booked my ticket for tomorrow, and i will be in Istanbul at 8.30ish...then come back to bombay in a very short while(unfortunately i have to, gelince anlatirim..)

Soooo on friday.. haydari, ezme, dolma, corba, pilav, raki tamam mi???

hahaha ozledim ulaaan!!!

hepinizi operler kocaman kocaman

Thursday, April 20, 2006

Nisanin ortasinin sonu

Nisanin 20si oldu. Pfff Hep geldigim internet kafede, laptoplar var ve hep Michael Jackson caliyolar bu aralar. Ne guzel.

Cybercafenin disinda meyveciler var. Bu binanin girisininin tam onunde kocaman, agacta yetistigine inanamadigim buyuklukteki ici zarli zarli her biri kayisi buyuklugunde (tipi ve tadi hiiiiic benzememesine ragmen benzettim kayisiya..) olan meyvelerden satiliyo. Buyuklugu 2-3 futbol topu kadar, icindeki parcaciklar da kayisi. Onemli olan kokusu, kokusu!. O kadar keskin kokuyo ki bu meyve, 10 metre suratima vuruyo, burun deligimin icindeki killari koklerinden bicakliyo (neredeyse gercekten hehe). Internet kafeye yaklasirken, 10 metre oteden nefesimi tutmaya basliyorum, basim donuyo biraz kafeye ulasana kadar ama en azindan o kokuyu duymuyorum.. Meyvenin ismi cismi yok ben de, saticiya yaklasip ogrenme cesaretinde bulunamadim, kokudan kusmaya baslarim ya da bayilirim diye korktugumdan.

Denis bu postlari anlamak istiyo. Kucucuk kitapcigiyla bi seyler anlayamiyo tabi. Cildiriyo sonra orda burda ismini gorunce. Ben de cildirsin biraz diye Denis'in ismini yaziyim oraya buraya diyorum. :)

Tuesday, April 18, 2006

Gujarat Karnataka! Aman da amaaan.









Ogggh bi guzeldi ki bu yerler sormayin. Cok yorulduk cok kostuk, trenlere zipladik, yetisemicez diye telaslandik bazen ama iste her sey yolunda gitti. Palitana'da basladik, 4000 basamak ciktik bu sicakta 386tane jain tapinagina ulasabilmek icin; sonra Daman'a gittik yuruduk kilise bahce gezdik, sonra hadi Karnataka'ya gidelim artik dedik. Kahve bahcelerinin, kucuk nehirlerin arasinda dogayla ic ice sakin bi yerde agac evimizde guzellikleri takdir ettik; sonra yakinda budistler varmis diye kitapta okuduk (Free Tibetan Settlement), yanlarina gidelim dedik. Herkes dagildi tapinagin icinde duvarlardaki resimlere teker teker bakmaya calisinca, sonra tapinaga hintli turistler dolustu zaten, ilgimiz dagildi. Heheh Tibetten sonra Mysore sehrine gidelim de faytonla sehri gezelim, meyve-sebze pazarini gorelim dedik, kokulu yaglar, hakiki dogal tutsuler aldik. Sonra dinlenme vakti geldi dedik, Karnataka'nin kuzeyindeki Gokarna sahillerine gittik. Om beach'te gunlerce deniz'e girip, gunesin altinda yattik yattik keyfimiz hep yerindeydi. Sonra bi gun motorlu kayikla yan koy Paradise beach'e gidelim dedik, yolun ortasinda yunuslar gorduk. O kadar tatliydilar ki..
Ama iste bitti. Bi suru yere tekrar gitmek istiyorum, Karnataka'da onlardan biri sanirim.. Spectacular :)

Sunday, April 16, 2006

Hindistan Cocuklari





‘One rupee madam’ ‘Madam Help madam’ ‘Ek rupee madam’

And it goes on and on. I was expecting someone (one of the ladies in our group i should say) would lose control and kick one of the beggars away. Hehe
OK I admit it was not very wise to bring parents up north when they visited india only for one week! I wanted them to experience India there where I thought it would be more interesting than the awesome beaches and forests down south. Buuuut they got scared a little at first and then they were really sad after seeing all these people on the street in unbelievable conditions..

So why did I write some part of this post in english you may wonder, huh? I recieved bad news from France, that I wont be able to see Mr. Mon Cheri at the time I was hoping to see him. Anyway I am going back to İstanbul next week for ten-fifteen days and then come back to the land of rainbows.

Annem babam, ve grubumuzdaki diger insanlar dun İstanbul’a gitti. Biraz korktular basta sonra cok uzulduler yoksulluga, en sonra da benim burada mutlu olusuma hayret ettiler. Israrli dilenciler, dik dik bakan insanlar ve bunun gibi Hindistan ‘esans’larindan basta cok rahatsiz oldular ama gitmelerine yakin artik sokaktaki dilencilerle bas etmeyi ogrenip, her dilenci cocuga aciyip 1dolar vermemeyi ogrendiler. Hindistan onlara da bi seyler ogretti hemencecik sanirim. Her sey bi yana hepsi en az bir kere kaziklanmis olmalarina ragmen, mutlu mesut İstanbul’a donduler dun. Tahminimce Hindistandan sonra Istanbul’a donunce Isvicre’deymis gibi hissedicekler, ve ilk isleri Kuru Fasulye-Pilav yanina ezogelin corba ya da tavuk suyuna corba pisirip afiyetle mideme dokunur mu diye dusunmeden yemek olucak
.
Baba Zula’nin bi sarkisi vardi : İstanbul Cocuklari Tipki bir Gokkusagi diye.. Iste HIndistan Cocuklari geeercekten bir Gokkusagi..